Ana içeriğe atla

Gülnur'un İlk Günü

Okuldaki ilk gunumu hic hatirlamiyorum. Sadece okulun girisini cok guzel buldugumu hatirliyorum. Hala da eski hali hafizamdadir. Bir de okul bana cok buyuk gelmisti. Kaybolurum diye korktugumu hatirliyorum. Hep etrafima dikkatlice bakip kaybolmamaya calisirdim. Buyuk siniflar bana cok buyuk gelmisti onlardan da korktugumu hatirliyorum.
Yemekhaneyi cok sevmistim. Ortaya kocaman kaplarda yemek getirirlerdi ve yemek abisi denilebilecek kimseler dagitirdi. Sonuna kadar beklersen ve yemek artarsa bir tabak daha alabilirdin. Bundan da cok hoslandigimi hatirliyorum. Kantini hatirliyorum ve sucuklu kasarli karisik tostu hatirliyorum. Bunlar bizim ilkokula gore muthis lukstu. Orada sadece isimsiz gazoz ve acma satilirdi.
Derslere dair ilk hatiram Canan Dagkilictir. Turkce hocamiz yasli bir hanimdi adini unuttum. Tahtaya bir cumle yazdi ve anlamadigim bir sey sordu. Canan parmak kaldirdi hatta belki tahtaya gitti bu ozne bu nesne bu tumlec diye hic bilmedigim laflar etti. Ogretmen aferin deyip onu oturttu. Bu laflarin hicbirini daha once duymamistim. Cumlenin icindeki kelimelerin altinin cizildigini de hic gormemistim. Ben soruyu anlamazken onun cevabi bilmesinden cok etkilendigimi hatirliyorum.
Bir de gece evde yatakta agladigimi hatirlarim. Bizim ilkokuldaki sinifin tamami hep beraber o sene acilan Bostanci Ortaokuluna gitti. Orasi bizim eve cok yakindi. Ben sabah kor safakta uyanip sekizi bes gece otobusune binip bitmez tukenmez bir yol gidip altiyolda inip bir alay yol yuruyup hic bilmedigim cocuklarla hic bilmedigim dilde konusan hocalarla gun gecirirken onlar evden cikip karsi sokaga gecip hep beraber gule oynaya anladiklari dersleri yapiyorlar bu benim halim ne olacak diye. Annem agladigimi duydu yanima geldi yatagin ustunde uzandi. Sacimi oksadi ben daha cok agladim. Ben beni burdan alin bir daha gitmek istemiyorum dedim. Ne dedi nasil ikna etti nasil uyudum hatirlamiyorum.
Bir de Sahi Vedat diye hocamiz vardi onu hatirlarim. Iskemleye degil de masanin ustune oturur ayaklarini sallandirirdi. Ben de hoca olunca oyle yaptim, hala da yaparim.
Gulnur Muradoglu

Yorumlar

Temuçin Tüzecan dedi ki…
Ben ilk günü hatırlamıyorum hiç.
İlk haftalardan tek hatırladığım anlamadığım bir dilde konuşup konuşup giden o öğretmendi; Hasan Akçay. Neden o kadar mesafeli olduğunu hiç çözemedim. Şahi Vedat da uzaktı ve biraz korkutucu; gözleri güzeldi ama.
Gulnur Muradoglu dedi ki…
Evet dogru. Ikisi de mesafeliydi. Hasan Akcay cok yavasti da. Yavas yurur yavas konusurdu. Ben bundan hoslanirdim.

Sahi Vedat'in gozlerini hic hatirlamiyorum. Sanki hepten guzeldi diye hatirliyorum. Ne aci hic yakisikli hocamiz olmadi.
Unknown dedi ki…
Gülnur'cum yaşlı Türkçe hocamızın adı Nedime Ersan idi. Benim çok iyi hatırlamamın nedeni de bir kompozisyondan (hiç olacak şey değil ama) bana iyi bir not vermişti ve notları açıklaman önce yazımı sınıfa okumuştu. Sanırım hazırlık sınıfından sonra bize Feride Eser isimli orta yaşlı zarif ama bir o kadar da soğuk demesem de öğrencilerle mesafeli bir hoca gelmişti. Ama Hasan Akçay kadar soğuğu yoktu herhalde!
canel erhan dedi ki…
Merhaba arkadaşlar,
Ben bu blogu ilk defa görüyorum
2008’de açılmış galiba. Levent bahsetmişti sanki ama
o zamanlar bu işlere uzaktım herhalde.
Ay benim anılarım da hep kabuslarla dolu...
İnsan o yollarını tatlı hatırlamak istemez mi?
Sevgiyle yad ettiğim o kadar az öğretmenim var ki...
Look , Listen and Learn benim için de çözülmez bilmeceydi.
Sınıfta birkaç zihni açık arkadaş kalkıp öğretmenin (muhtemelen Şahi Vedat,
bir de çok genç bir hocamız vardı adını çıkaramadım) sorularını cevaplarlar,
Diyalogları canlandırırlardı. Ben hepten kabus yaşardım.
Yaa neden ben aklımda tutamıyorum cümleleri diye...
Sonra gelsin ikmaller, zehir olmuş yazlar... Münire Toksöz, Ayla Gürçay, Zeynep Çağlar...
çok daha mı insaflıydılar? Hepsi birbirinden sadistti. Sınıfa kök söktürmeye gelirlerdi;
sanki o yaşlardan geçmemişler gibi...Sevgili hocalarım Gülen Olut, Gönül Özzeybek
ve İris Alper’i ve canım hocam
Aydın Oy’u sadist hocalardan ayrı tutarak saygıyla anıyorum.
Bir de orta ikideydik sanıyorum. Müzik hocamız Mümtaz hoca vardı.
Bize flüt çalmayı öğretmek istiyor, fakat çoğunluk öğrenmek istemiyor.
Benim ciddi derslere ilgim olmadığı için seçmeli olarak da müzik dersini seçmiştim.
Sınıfta şamata yapanların arasına bir gün öfkeyle daldı Mümtaz hoca ve yükürüklerini saça saça bağırdı, çağırdı, rlini kolunu savurdu. Tabii birkaç kişiye tokat olarak nasip oldu bu savruluşlar... Şansa bakın ki
Maarif hayatımda ilk olarak bir sene üç dersten karneme 10 gelecek(nitekim geldi),
ve onlar da Beden eğ.,müzik ve seçmeli d. müzik...
Ertesi günlerde Mümtaz hocaya boykot yapılmasına karar verildi
Ben bu acayip hocanın gözbebeğiyim. Kimse bilemeyince bana soruyor, cevaplıyorum , yaa
Çalışırsanız öğrenirsiniz diyor. Halbuki benim bir çocuk orkestrası geçmişim var.
Tüm bilgilerim oradan kalma..:))
Tabii boykot için Çamlık’a indim ama zorlandığımı hatırlıyorum...
Son sene ilk defa dersler bana hafif gelmeye başladı.
Ferhat Karaçak ve Behruz Firuzment yönetiminde
Kalabalık bir grup arkadaşla Tiyatro yapıyorduk.
Gogol’ün “Ölü Canlar”ı ile İLTÖ şenliklerinde birinci olduk.
Eğer ağırlıklı ortalamam iki puan gazla olsaymış teşekküre geçiyormuşum.
Atagün hoca beni odasına çağırdı. “Niye istrmedin hocalarından fazla not?”dedi.
”Hocam ben hayatımda teşekküre hiç yaklaşmamıştım ki.
Yine hiç ihtimal vermedim doğal olarak” dedim:))